Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler

Cevat Şakir Kabaağaçlı

HALİKARNAS BALIKÇISI, CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI (1890 – 1973)
“Eh nihayet yokuşun tepesine gelmiştik. Yüreğim çarpıyor. Tepedeki bir dönemeci dönünce, şırrak, gurrr diye Arşipel’in koyu, çividimsi mavisi ölçülmez açıklıklara kadar yayılıverdi. Durduğum tepeden sonsuzluğu seyrediyormuş gibiyim.

‘Halikarnas Balıkçısı, sürgüne gittiği Bodrum’u ilk kez gördüğünde hissettiklerini kağıda işte böyle dökmüş. Bodrum gerçekten ilk kez gidenleri öyle bir büyülüyor ki, etkisi yıllarca sürüyor. Bir giden bir daha bir daha gidiyor. Her seferinde de bir başka güzelliğini, ilginçliğini keşfediyor.

Bodrum akşamlarının tadına bakıp da sabahlara kadar dans edip yorulduysanız, gündüzleri yapacak tek şey kalıyor. O da uyuyup kendinize gelmek. Ancak eğer ben gezmeyi de seviyorum diyorsanız, o zaman size Bodrum yarımadasını gezin deriz.

Gerçi Bodrum içinden de limandan tekne turlarına katılıp Karaada, Akvaryum, Orak Adası gibi yerleri denizden dolaşmanız mümkün. Ama eğer özel aracınız varsa , yoksa da bu rotayı minibüslerle de yapabilirsiniz. Gezinize Torba’dan başlayın.

Torba sahilinde denize ireceğiniz çok güzel sahil kuşağı var. Burada biraz mola verebilirsiniz. Sonraki durağınız ise Gölköy olabilir. Burada da Bodrum’un kargaşasını yaşamadan keyifle denize girip, köy içinde dolayabilirsiniz. Baklava yemeyi ihmal etmeyin…

Sonraki durağınız Türkbükü. Burası gerçekten çok güzel bir tatil merkezi. Yakın zamana kadar sadece Mavi yolculuk teknelerinin uğradığı Türkbükü en az bozulan yörelerden biri. Sahilde kıyısı olmaması rağmen, denize yapılan tahta iskelelerde denize girip gezebilirsiniz. Buranın ilginç tarafı sanatçıları ve ünlüleri bol bir yer olması.

Her adımda ekranlarda gördüğünüz bir ünlüyü karşınızda görebilirsiniz. Fotoğraf çekmeyi sevenler için Türkbükü güzel enstantaneler sunuyor Cevat Şakir, 1890 yılında babası tarihçi, yazar ve vezir Mehmet Şakir Paşa Girit’te yüksek komiserlik görevinde iken Girit’te doğdu. Doğum yeri ve tarihi konusunda farklı kaynaklar farklı bilgiler vermektedirler.

Annesi İsmet Hanım’dır. Cevat Şakir baba tarafından Şakirpaşa Ailesi olarak tanınan köklü bir Osmanlı ailesine mensup olup, amcası II. Abdülhamit’in sadrazamlarından Cevat Şakir Paşa’dır. Çocukluğu babasının elçilik yaptığı Atina’da geçmiştir. 1904’te Robert Kolej’ini bitirdi ve yüksek öğrenimini 1908’de İngiltere’de Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü’nde tamamladı. 1913’te evlendiği İtalyan eşiyle İtalya’da kaldı. Bu sırada resim dersleri aldı, İtalyanca ve Latince öğrendi.

1914’te babası Mehmet Şakir Paşa, Cevat Şakir’in tabancasından çıkan bir kurşunla Afyon’da ölünce Cevat Şakir 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra yakalandığı verem hastalığından ötürü affedilip tahliye edildi.

Bir süre tekkeye devam etti. 1910-1925 arasında Resimli Ay ve İnci gibi dergilere yazılar yazdı; kapak resimleri, süslemeler, karikatürler çizdi.

Zekariya Sertel’in çıkardığı Resimli Hafta’da Hüseyin Kenan takma adıyla yazdığı ‘Hapishane İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler’ adlı öykü yüzünden Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı ve Bodrumda 3 yıl sürgün cezasına çarptırıldı(1925).

Bir buçuk yıl sonra cezası affa uğrayınca İstanbul’a dönmedi, çok sevdiği Bodrumda kaldı. 1947’de İzmir Karataş’a yerleşerek hayatını gazetecilik ve turist rehberliğiyle kazandı.

1973’te kemik kanserinden İzmir’de öldü. Vasiyeti üzerine Bodrumda manevi oğlu Şadan Gökovalı ile birlikte seçtiği yerde gömüldü. Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın iki çocuğu vardı. (Oğlu Suat Kabaağaçlı, Kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan)

HALİKARNAS BALIKÇISI’NIN VASİYETİ
Şadan Gökovalı, (Manevi oğlu) Halikarnas Balıkçısı’nın kendisine yaptığı vasiyeti şöyle anlatıyor;
“Yazacağım bunlar ama belki yazamadan giderim. Sana şimdiden söylemiş olayım. Bodrum’a gömülmek istiyorum. Bittabi orayı çok sevdim. Hayli hizmetimde geçti. Belediye’yede yazmak istiyorum ama sana söyleyeyim daha iyi. Mindos Kapısı tarafında bir yere gömsünler beni, yanımda Hatice’ye de (son eşi) bir yer ayırsınlar. Sakın mermer, beton filan istemem ha…

Bir taş bulun, uzunca bir taş, yazısız. Onu diken mezarımın başına. Falanca oğlu filancaymış şu tarihte doğup şu tarihte ölmüşüm. Katiyen yazı istemiyorum, basit bir taş. Eh bizim tekne su almaya başladı. Şatafatı da sevmem, tepelere, deniz gören yerlere gömülmem şart değil. Nasıl olsa yattığım yerden denizi seyredemem, denizi ruhumda yaşatıyor gönül gözüyle her zaman görüyorum.

Suat (oğlu) sık sık ziyaret edebilmeleri için İzmir’e gömmek istediklerini söylüyor. İstemem yahu. Bodrum’u severim bilirsin. Beni ziyaret için çocuklar arasıra da olsa gezmiş, hava almış olurlar. Zaten ben saygı duruşu isteyecek değilim ya. Balıkçı’ya bir Merhaba yaraşır.’ Halikarnas Balıkçısı’nın mezarının yerini nasıl tespit ettiğini kızı İsmet Noonan kendisiyle yaptığımız şöyle anlattı; ‘1972 yılında babamla beraber Bodrum’a geldik.

Babam hasta olduğu için yanından hiç ayrılmıyordum. Babamın Hasip diye bir arkadaşı vardı. Bana onun yanına gideceğini söyledi. Turizm müdürü Çam’ı, arkadaşı Hasip’i ve Belediye Başkanını alarak gömülmek istediği yeri göstermiş. Biz babamın naaşını getirdiğimizde mezar hazırlanmıştı.’

SANAT HAYATI
1926’dan sonra deniz hikayeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikaye ve romana geçirdi.

Yazı ve düşünceleriyle Azra Erhat gibi döneminin önemli aydınlarını etkilemiş bir kişi olarak, çeşitli dillerden yüz kadar da kitap çevirmiş olan ve kendi eserlerinin sonraki baskıları yapılagelen Balıkçı’ya Kültür Bakanlığı’nca 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir.

ESERLERI ROMANLARI DENEME KITAPLARI
Ege Kıyılarından (1939) Aganta Burina Burinata (1945) Anadolu Efsaneleri (1954)
Merhaba Akdeniz (1947) Ötelerin Çocuðu (1956) Anadolu Tanrıları (1955)
Ege’nin Dibi (1952) Uluç Reis (1962) Mavi Sürgün (Anıları, 1961)
Yaþasın Deniz (1954) Turgut Reis (1966) Anadolu’nun Sesi (inceleme, 1971)
Gülen Ada (1957) Deniz Gurbetçileri (1969) Hey Koca Yurt (1972)
Ege’den (1972) Merhaba Anadolu (1980)
Gençlik Denizlerinde (1973) Düþün Yazıları (1981)
Parmak Damgası (1986) Altıncı Kıta Akdeniz (1982)
Dalgıçlar (1991) Sonsuzluk Sessiz Büyür (1983)

Bir yanıt yazın